29 Temmuz 2011 Cuma

3. Uluslararası Servas Bizimle Yasayın Bizimle Paylasın Çocuk Programı












Bizimle Yaşayın Bizimle Paylaşın Çocuk Programı 2009 yılında Antakya’nın Ekinci (3aydiy) beldesinde başladı. 3 yıldır her yaz Temmuz basında gerçekleştirilmekte ve 9-11 gün arası devam etmektedir. Bu program kapsamında Türkiye’den ve dünyanın her tarafından Servas üyelerini köyümüze davet ediyoruz. Bizle yaşayıp çocuklarımıza dil, tiyatro, resim, müzik, dans, cevre, sinema, vb. konularda eğitim veriyorlar. Servas gönüllüleri çocukların ailelerinde kalıyor ve onlarla günlük aile yaşamını paylaşma fırsatı yakalıyorlar. Günde 3 ya da 4 saat avluda, bahçede, sokakta yani yaşamın olduğu her yerde eğitim veren gönüllüler köyde kaldıkları süre boyunca çeşitli köy etkinliklerine katılıp hayatın akısını ve kültürü soluyorlar. Bu etkinliklerle amaçlanan kültürler arası alış veriş yaparken aynı zamanda bilgi birikiminin de karşılıklı bir şekilde yer değiştirmesini sağlamaktır. Diğer bir hedef ise çocukların yaz dönemlerini verimli bir şekilde geçirmelerini, eğlenmelerini ve gelişmelerini sağlamaktır. Etkinlikler sonunda ortaya çıkan ürünler halkla mini bir festivalle paylaşılmaktır.
Yurt içi ve dışından gelen gönüllülerin bilgi, beceri, yasam tarzı, fikirleri ve kültürleri koy çocuklarına ve velilere aktarılıyor ve bireyler hayatın sadece köyden ibaret olmadığını fark ediyorlar. Çocuklar içlerinde yasadıkları ancak farkına yeterince varamadıkları ve ileriye taşınması gereken değerleri iki dillilik, çok kültürlülük, yakın aile ilişkileri, vb) fark etmektedirler.  Böylesi olumlu etkilerden dolayı bu programın çoğaltım etkisi çok yüksek olmaktadır. Servas gönüllüleri de cok kültürlülük, çok dillilik ve hoşgörü unsurlarını içinde barındıran Antakya ve kısmen Ortadoğu kültürleriyle tanışma fırsatı yakalıyorlar.
Programın Uluslararası olması birden fazla ulusun birikiminin köye taşınması anlamına gelmektedir. Bu durum Servas ruhunu yansıtmakta ve çocukların dünyanın bir parçası oldukları hissini yasamalarına sebebiyet vermektedir.
Çevreden ve aileden gelen destekler her yıl katlanarak artmaktadır. Servas gönüllülerini konuk etmek isteyen gönüllü aile sayısı çoğalmakta ve beraber yaşamdan karşılıklı olarak ciddi fayda ve keyif alınmaktadır. Yapılan etkinliklerin içerikleri çoğunlukla onları memnun etmekte ve gönüllülerin hayallerindeki etkinlikleri özgürce yapmalarına destek sunmaktadırlar. Program kapsamında tüm etkinlikler genellikle herhangi bir bütçe gerektirmeyecek şekilde planlandığından ailelerden ya da çocuklardan bir ücret talep edilmemektedir. Gönüllüler de kendi imkânlarıyla köye gelmekte; konaklama ve yemek ihtiyaçları aileler tarafından karşılanmaktadır. Sevindirici olan bu seneki etkinlikler sonunda ailelerin daha şimdiden gelecek sene için destek vermeye hazır olduklarını ifade etmeleri idi.
Yukarıda belirtilen sebeplere ek olarak bu etkinliklerin organize ediliş sebebi  çocuklara ve köy halkına dünya kültürleri ile bütünleşme fırsatı vermek, birçok alan ile ilgili merak duygularını deşmek ve hayatları için yeni seçenekler sunmak içindir. Ayrıca bu etkinlikler ile Servas düşüncesi ve kültürü daha şimdiden çocukların dünyasına girmekte ve ilerde bu çocuklardan birçok Servas üyesinin ortaya çıkacağı aşikardır. 

Bizimle Yaşayın Bizimle Paylaşın Programının Türkiye ve dünyanın başka köylerinde gerçekleştirilmesi amaçlarımız arasındadır.

                                              
Bu seneki programda neler yaşadık?
·        Çocuklar başka ülkeden-Rusya- gelen farklı dil ve dine mensup Christina ile bu farklılıkların tadını çıkararak dostluklar kurdular. Ayrılmadan iki gün önce ağlaşmalar başladı. Hediyeler verildi sarıla sarıla ve vücut diliyle yada basit İngilizce ile sevgiler ifade edildi. Büyükler de şaşırdı. Annem, “artık sen bizim kızımızsın” deyip sarılıverdi onlarca defa. Dil bilmeden.
·        Dünya dilleri konusunda duyarlılık kazandılar. Arapça, Rusça, İngilizce, İspanyolca, Kürtçe dillerinden sevimli kelimler öğrendiler. Bu dillerin bazıları ile ilgili mini skeçler yazdılar ve oynadılar.
·        Ana dilleri olan Türkçe ve Arapça ile ilgili yeni keşifler yaptılar. Duygu öğretmenleri ilk öğrencilerine ders verme aşkını ve heyecanını yaşadı. Çocuklar da Arap alfabesini öğrenmekten ve bu alfabe ile isimlerini yazmaktan çok hoşnut oldular. Resim çiziyormuş gibi yazdılar sevimli ellerle ve öğretmenlerinden sürekli onay bekleyerek.
·        Züleyha öğretmen ile çevre derslerinde öğrendikleri “Pillerin toprağa karışmaması lazım,” “daha az plastik torba kullanmalı”, “yeşil hayattır” fikirleri gözlerini parlattı. Sonra çevre duyarlılığı için resimler çizdiler ve köyde sokak duvarlarına ve dükkanlara astılar.
·        Çocuklar Christina’nın anlattığı; “Rusya sadece soğuk bir ülke değil, tüm mevsimler yaşanıyor orada”, “O kadar büyük ki Rusya bir ucundan bir ucuna uçuş 12 saat sürmektedir”. “Mimarisi çok ilginç ve kızları çok güzelmiş” bilgilere çok şaşırdılar. İçlerinden bir gün ben de oraya gitmek istiyorum diyenler çok oldu.  
·        Çocukluğumuzun oyunlarını ve oyuncaklarını, dijital dünyaya biraz direnmek adına çocuklara öğrettik yeniden. Ve oyunlar yerin altında yıllarca kalmanın hiddetiyle çok canlıydılar. Şimmey3a, Tiroz, Çirrakayı oynarken gene çocuk olduk biz. Bazılarımız yine mızıkçılık yapıp ebe olmak istemedik. Sokakta gürültü yaptık ve yüklü eşekler sokaktaki oyun alanımızdan geçerken geçmişteki gibi ara vermek zorunda kaldık oyunumuza içimizden söverek.
·        Çocuklar zeytin ağaçlarının altında ve yanlarından geçen serin dere suyunun şırıltısı  eşliğinde dünya barışı ve köy hayatı konularında resimler çizdiler. Kimisi ağaçlara yaslandı. Kimisi de yüzükoyun toprağın üstüne uzandı. Herkes tüm boyasını ve kalemini paylaştı. Erkek çocuklar yine kız çocuklarını kızdırdı.
·        Dere kenarında her birimiz kayaların üstüne tüneyerek gözlerimizi kapattık ve dünyada seyahate çıktık. Neresiydi gittiğimiz yer? Kiminle gidiyoruz? Neden? Neler hissediyoruz? Beraberimizde neler getiriyoruz? sorularına çocukça ve ciddi cevaplar verdiler. Hayallerinde birçok çocuğun Rusya’ya gitmiş olması şaşırtıcı değildi. Köy çocuklarını tanımış olduk. Bizleri tanıdılar.
·        Sabah çok erken doğa yürüyüşüne gittik. Bizle beraber kuşlar da geldi. Şakımalarıyla eşlik ettiler. Çocuklar biz öğretmenlerinin istediği ağaç çeşitlerinden yaprakları toplayıp toplayıp getirdiler ve her birisi istenen yaprak çeşidini ilk kendi bulup getirmek istedi. Okaliptüs, defne, söğüt, böğürtlen, zeytin ve incir ağaçlardan sadece bir kaçı idi.
·        Asma ağacının altında yuvarlak yapıp yerde bağdaş kurarak erkek çocuk-kız çocuk eşitliğini yada eşitsizliğini tartıştık. Kızlar yine üstün geldi ama sadece tartışmada evde değil.
·        Servaslı gönüllüler evlerde fazla ilginin kurbanı oldular. Yemek yedirme baskısı işkenceye döndü. Ve her gün paylaşılanlar anlatıldı mahallerde ve çocukların arasında. Çocuklar gönüllüleri kendi evlerinde ağırlamak isterken aralarında tatlı kavgalar çıktı. 
·        Hint, Arap, Türk, Rus, Latin, Musevi danslar oynadılar her sabah Christina eşliğinde. Kahkahalar köye yayıldı. Komşular kızdı ama gülümsedi sonradan.
·        Akşam eve gitmek istemediler. Asma altına açık sinema yaptık ve çizgi filmler izlediler yere serilmiş hasırların üstüne oturarak. Kimisi seyrederken uykuya daldı kimisi bir film daha istedi. Kimini annesi geldi aldı götürdü ve sabah fark etti filmin geri kalanını izleyemediğini. Üzüldü ama anneleri “bu akşam tekrar var” deyip avundurdu onları.
·        Son gece gösteri gecesiydi. Skeçler oynandı, topluca gitar ve bağlama çalındı Türkçe ve Arapça şarkılar söylendi. Anneler ve babalar gurur duyup durmadan fotolar çektiler. Ve öğretmenlerin ihtiyacı olan takdir ve teşekkürler ağızlardan döküldü bol bol.

·        Sabahleyin horozlar henüz mesaiyi bitirmeden çocukların arı misali sokaklardan çıkıp avluya, asma, nar ve incir ağaçlarının altına akın etmesi ev sahibesi ve dünyanın en sevimli tarla çalışanı Huriye Teyze’nin kaşlarını birkaç saniye çatmasına sebep oluyordu. Ancak birkaç saniye geçmeden çocuklara gülümsüyor ve ihtiyaçlarını soruyordu. Ellerinde içi çoğu zaman taze salatalık, domates yada biber ile dolu olan sepetler ve çuvallar oluyordu.
·        Molalarda bahçeye indik ve armut, karadut, çilek, domates ve lübye yedik.
·        Arap, Türk ve yabancı müzik ile yetişen bu çocukların müzik kulaklarının ne kadar hassas ve tınılara açık olduğunu enstrümanları çalmaya başlar başlamaz onunla bütünleşmelerinden ve sokakta aile meclislerinde kısa sürede ve heyecanla mini konserler vermelerinden anladık. Şaşırdık, kıskandık ve ezgilere biz de eşlik ettik.   
·        Şanslı çocuklardı bunlar. Modern hayatla geleneksel doğal hayatı aynı anda karma bir şekilde yaşıyorlar. Büyükanne ve babalarıyla Arapça kardeşleri ve yaşıtlarıyla Türkçe konuşuyorlar. Ortadoğu mutfağının en leziz yemeklerini yiyiyor, bahçelerde büyüklerle ve yaşıtlarıyla farkında olmadan sosyalleşip paylaşmayı öğreniyorlar. Yarı komün bir hayat sanki. Diledikleri zaman da Internete, gitara yada yüzme havuzuna ulaşabiliyorlar. Ve bu yüzden Bizimle Yaşayın Bizimle Paylaşın Fikri onların arasında kolaylıkla filizlenebiliyor. Bu toplumu kucaklamaya hazır gelen gönüllüler de çocukların yüreğinde kolaylıkla yer ediniyorlar.
·        Kır evinde havuza ayaklarını sokup bir anda çırpınca ve çığlıklar atınca evin sahibi Cuma öğretmenleri kızdırdılar. Küçük eller hasırları serdi, sürki, kırma zeytin, acur, kokulu domates ve imdehniy serildi örtünün üstüne. Kahvaltı bitince çevre temizlendi. Sadece derse değil hayata da hazırlanıyorlarmış meğer. Kapanış kahvaltısı idi bu. Hüzünlü.
·        Bu paylaşım etkinlikleri anısına bereket, güzellik, barış ve uzun yaşamın simgesi olan Zeytin ağacı ektik. Küçük yumuşak eller ve heyecanlı gözlerle topraklar atıldı çevresine. Kimisi şişeyle kimisi de avuçlarıyla su taşıdılar yavru ağaca. 
·        Çocuklar birikimlerini yüklü bulutların uygun koşullar oluşunca birden sularını boşaltması gibi boşalttılar bu etkinlikler boyunca. Bu günleri sanki uzun seneler bekliyormuş gibi biriktirmişler ve hazırlanmışlardı. Sonunda şunu anladık ki çocuklar ciddi merak duyguları ve parlayan gözleriyle her zaman için yeni tohumlara hazırlar. Bizi bekliyorlar. Sizi bekliyorlar.  
Fotolar için: facebook: “Live with Us Share with Us”



Mehmet Ateş
          Servas Türkiye Barış Sekreteri, 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder